05 Jan
05Jan

Yeni bir yıla başlarken hepimiz için en büyük sorulardan biri, "Bu yıl ne yapmak istiyorum?" oluyor. Yeni yerler keşfetmek, yeni hobiler edinmek, kariyer hedeflerine ulaşmak gibi pek çok plan yapıyoruz. Ancak bazen bu planlar bizi gerçek mutluluğa götürmüyor. Çünkü unuttuğumuz bir şey var: Mutluluk, yaptıklarımızdan çok nasıl hissettiğimizle ilgili.Peki, nasıl hissetmek istediğimizden çok ne yapmak istediğimize odaklanmanın dezavantajları neler?

  • Mutsuzluğa Yol Açabilir
  • Esnekliği Kısıtlar
  • Dışsal Onay Arayışına Sürükler

Peki, bu durumda ne yapmalıyız?

  • İç Sesimizi Dinlemeliyiz: Nasıl hissettiğimizi fark etmek için kendimizle baş başa kalmalı ve duygularımızı gözlemlemeliyiz.
  • Hislerimizi Tanımlamalıyız: Ne hissettiğimizi tam olarak ifade etmek, duygularımızı yönetmemize yardımcı olur.
  • Hislerimizi Yaratacak Aktivitelere Odaklanmalıyız: Belirli bir hissi yaşamak istiyorsak, o hissi tetikleyecek aktiviteler bulabiliriz. Örneğin, huzurlu hissetmek istiyorsak doğada yürüyüş yapabilir, keyifli bir kitap okuyabilir veya meditasyon yapabiliriz.
  • Şimdiki Ana Odaklanmalıyız: Geçmişteki deneyimlerimize takılı kalmak yerine, şu anki anı yaşamaya çalışmalıyız.

Nasıl Hissettiğimize Odaklanmanın Faydaları:

  • Mutluluk Seviyesini Artırır: Ne yaptığımızdan ziyade, nasıl hissettiğimize odaklandığımızda, deneyimlerimizin keyfini daha iyi çıkarırız ve mutluluk seviyemizi yükseltiriz.
  • Stres Seviyesini Azaltır: Hislerimize odaklanmak, zihnimizi gelecek kaygılarından veya geçmiş pişmanlıklarından uzaklaştırır ve stresi azaltır.
  • Kendini Tanıma: Kendi duygularımızı gözlemleyerek ve anlamaya çalışarak, kendimizi daha iyi tanırız.
  • İlişkileri Güçlendirir: Diğer insanlarla etkileşimde bulunurken, onların duygularına odaklanmak, daha derin ve anlamlı ilişkiler kurmamızı sağlar.
  • Karar Vermeyi Kolaylaştırır: Hislerimize güvenerek, hayatımızdaki önemli kararları daha kolay ve doğru bir şekilde verebiliriz.

Nasıl Hissettiğimize Odaklanmak İçin Ne Yapabiliriz:

  • Farkındalık Pratikleri: Meditasyon, yoga veya derin nefes almak gibi farkındalık pratikleri, zihnimizi sakinleştirir ve anın içinde kalmamızı sağlar.
  • Günlük Tutmak: Günlük tutmak, duygularımızı ifade etmemize ve kendimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
  • Doğayla İletişim: Doğada vakit geçirmek, zihni dinlendirir ve içsel huzuru artırır.
  • Hobilerle Uğraşmak: Sevdiğimiz şeylerle uğraşmak, bizi mutlu eder ve stresi azaltır.
  • Pozitif Affirmasyonlar: Kendimize olumlu mesajlar vererek, öz güvenimizi artırabilir ve daha iyi hissedebiliriz.
  • Sosyal Bağlantılar: Sevdiklerimizle vakit geçirmek, duygusal destek sağlar ve mutluluk hormonlarının salgılanmasını teşvik eder.
  • Profesyonel Yardım: Gerekirse bir terapist veya danışmandan destek almak, duygularımızı daha iyi anlamamıza ve yönetmemize yardımcı olabilir.

Bu konuda ilişkiler üzerinden bir örnek vermek istiyorum. Bir ilişki biter ve ardından bir boşluk, bir özlem hissi belirir. 

Bu özlemin kaynağı nedir? Karşıdaki kişi mi, yoksa o ilişki içinde yaşadığımız deneyimler mi? 

Belki de ikisi birden, ama daha derinlere inildiğinde fark ettiğimiz şey, özlediğimiz şeyin aslında o kişi değil, o ilişki içindeki "ben"imizdir. Hepimiz hayatımızda bir noktada, belirli bir kişiyle birlikteyken kendimizi daha iyi, daha güçlü, daha canlı hissettiğimiz anlar yaşamışızdır. Bu hislerin kaynağı, sadece karşıdaki kişinin varlığı değil, aynı zamanda o ilişki içinde yarattığımız dinamiktir. O ilişki, bize kendimiz hakkında yeni keşifler yapma fırsatı sunar. Kendimizi daha iyi tanır, sınırlarımızı zorlar ve potansiyelimizi keşfederiz.

İlişkiler, bir ayna gibidir. Karşıdaki kişi bize, kendimizi daha net bir şekilde görme imkanı tanır. Bu sayede, güçlü yönlerimizi fark ederken, aynı zamanda üzerinde çalışmamız gereken alanları da görebiliriz. Ancak ilişkiler, aynı zamanda bir projeksiyon alanıdır da. Kendi içimizdeki eksiklikleri, karşıdaki kişiye yansıtarak onları tamamlamaya çalışırız. Bu durum, ilişkinin sonunda hayal kırıklığına yol açabilir. Önemli olan, ilişkinin kendisinden çok, o ilişki içinde yaşadığımız deneyimlerdir. O deneyimler sayesinde kendimizle ilgili yeni şeyler öğrenir, büyür ve gelişir. İlişki bittiğinde, aslında kaybolan şey, o kişi değil, o deneyim içindeki "ben"imizdir. Bu yüzden, o deneyimi tekrar yaşamak isteriz.

Peki, bu deneyimi tekrar yaşamak mümkün mü?

Kesinlikle! Yaşadığımız her deneyim, bizde iz bırakır. Bu izler, gelecekteki deneyimlerimizi şekillendirir. Önemli olan, bu izleri fark etmek ve onlardan öğrenmektir. Kendimizle ilgili yeni keşifler yapmaya devam etmek, hayatımıza yeni insanlar ve deneyimler katmak, bu deneyimi tekrar yaşamamıza yardımcı olabilir.Unutmayalım ki, mutluluk, dışarıda aradığımız bir şey değil, içimizde yarattığımız bir duygudur. İlişkiler, bu duyguyu deneyimlemek için bir araç olabilir, ancak tek araç değildir. Kendimizle barışık olmak, ilgi alanlarımızı keşfetmek, yeni şeyler öğrenmek ve hayatın tadını çıkarmak da mutluluğa ulaşmamızı sağlayabilir.

İlişkiler, arkadaşlarınla aktiviteler, iş ortamındaki halin, hobilerinle ilgilenirkenki ''sen'' hepsinin içinde kendini güçlü, iyi, huzurlu vb. hissettiğin anlar var. 

Soru şu;

Bu deneyimde seni en çok etkileyen neydi? Hangi duygu ve düşünceler ortaya çıktı? Bu soruların cevapları, bu hisleri günlük hayata taşımak için bize önemli ipuçları verecektir. 

Hayata Farklı Bir Perspektif:

  • Anı Yaşa: Gelecek kaygıları ve geçmiş pişmanlıkları bir kenara bırakıp, şu anın tadını çıkaralım.
  • Kabul Et: Hayatın akışını kabul etmek ve direnmeyi bırakmak, içsel huzuru sağlar.
  • Meraklı Ol: Yeni şeyler öğrenmek ve keşfetmek, hayatımıza renk katar ve bizi genç tutar.

Unutmayalım ki, bu özel his, içimizde zaten var olan bir potansiyeldir. 

SEVGİYLE

PB

Bu içerik yapay zeka destekli hazırlanmıştır.








Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.