Yaratılış dedi ki: "İnsanlardan hazır olana kadar bir şeyi saklamak istiyorum. Kendi gerçekliklerini yarattıkları gerçeğidir. "
Kartal şöyle dedi: "Onu bana ver. Onu aya götüreceğim. "
Yaradan, "Hayır. Bir gün oraya gidip onu bulacaklar. "
Somon dedi ki: "Onu okyanusun dibine gömeceğim."
Yaradan şöyle dedi: "Hayır. Oraya da gidecekler. "
Bufalo şöyle dedi: "Onu Büyük Ovalar'a gömeceğim."
Yaradan şöyle dedi: "Yerin derisini kesecekler ve onu orada bile bulacaklar."
Toprak Ana'nın göğsünde yaşayan ve fiziksel gözleri olmayan ancak ruhsal gözlerle gören büyükanne, şöyle dedi: İçlerine koyun.
Ve Yaradan şöyle dedi: "Tamamlandı."
Hopi Nation, Arizona'dan yaratılış hikayesi
Aynı şeyin içinde dönüp durduğum, yetersiz hissettiğim bir dönemdi. Eksik bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyordum. Bir his daha fazlası olabilir diyordu. Derdim yine BİZ idi. Birilerine faydalı olunca tamamlandığımı hissediyordum. O mutlu olunca bende mutlu oluyordum. Üzülünce, ne yapabilirim derdine düşüyordum. Spiritüel çalışmalar beni besliyordu ama yetmiyordu. Bir gün yolum Yaşam Çemberi ile kesişti. (Kendi yolculuğum kısmında detaylı anlatıyorum, bilmeyenler okuyabilir.) ‘’Kimsenin sana ihtiyacı yok Pelin. Sen kendi yoluna bak.’’ Ustam buna benzer bir şey söyledi. Bunu çok kez duydum. Öyle besleniyordum ki kurtarıcı olmaktan, bırakmak zorluyordu. Başarılı olmak, değerli hissetmek, güç, işe yarar hissetmek… Bunlar için dünyayı kurtarmaya gerek var mı? Herkes önce kendinden sorumludur. Birinin desteğe ihtiyacı varsa, talep eder o zaman elini uzatırsın. Bilir ki sen oradasın. Bunu hissetmek bile karşı taraf için çok kıymetli. Daha fazlası sakince beklemek ve kendi yoluna bakmaktır.
Evet alışkanlıklar hemen geçmiyor. Bu durum öğretmenliğimde de vardı. Şimdi farklı haliyle birbirimize merhaba dedik. Size de ilham olur belki. Kendimde en derinlere gittim. Bitti mi? Hayır. Her gün yeni şeyler buluyorum. Bazen es geçiyorum sonra; taşlar ayağıma dolanıyor. Durup temizliyorum. Kasem ilimle doluyor, taşıyor, boşalıyor ve tekrar doluyor. Konuşuyorum, yazıyorum, çalışmalar yapıp aktarıyorum. Kime? Almak isteyene… Öğrendiklerim hayatın içinde yıllar sonra ifade bulabiliyor. Hepimiz kapasitemiz kadarını alıyoruz.
Eskiden neden bu eğitimi alıyorsun diye sorduklarında cevabım; İnsanlara faydalı olmak olurdu. Şimdiki cevabım başka…Ruhumun sesini duydum. Onunla yürüyorum. İyinin de iyisi var der ustam. Bunu bildiğim için yoldayım. Bunu yaparken yaratıcının eli olabilmek en büyük şükrüm. O benim ışığım. Sen nasıl hitap etmek istersen. Canın acıdığında onun sana sükunet içinde bir bakışı var. İçin yumuşar. Bazen omuzunda hissettiğin el… Böyle bir iletişimim var benim, sen istersen senin de olur. Yalnız hissedersin bazen. Hüngür hüngür ağlarsın. Tam sakinleşme anı vardır ya hani, derin bir iç çekiş olur. İşte o an hissedersin. Güvendesin… Her şey yolunda. Evet berbat hissediyorsun. Nasıl her şey yolunda olabilir? Haklısın aslında derdim ama yanılıyorsun. Yaşadıkların sebepsiz değil. Bak oraya. Kendine bak. Olana karşı hislerine bak. Ne yaptın da böyle oldu? Şimdi kendine şefkatle yaklaş. Yapabilirsin. O anda seni saran eli hissedeceksin. Hareketini değiştirme zamanı geldi. Dönüşüm işte budur.
Çemberde Munay Ki inisiyelerini alıyoruz. Munay sevgi ki ise yaşam enerjisi demektir. Bunlar doğum hakkımız ama günümüze kadar gelememiştir. Bu inisiyeler tohumdur. Sana uygulayıcı tarafından aktarılır ve içinde büyür. Sevgi ve yaşam içinde yeşerdikçe hayata bakışın değişir. Tüm canlılarla ilişkin değişir. Bu inisiyelerden bir tanesi Co-creator yani yaratanın eli. Hepimiz kendi gerçekliğimizi yaratma gücüne sahibiz. Bunun farkında olmalıyız. Hepimizde bu güç varsa ki var, kurtarılmaya ihtiyacımız yok demektir. Düşündüğünün ötesinde bir sen ile karşılaşmak nasıl olur? DÜŞLE… Sonra harekete geç. Bir şey seni yanıltmasın. Her şey güllük gülistanlık olmayacak. Sınanacaksın. Yolunda gitmeye gönüllüysen, güzellikler seninle olacak.
Peki sen gücünü eline almaya hazır mısın?
Sevgiyle
PB