Yıllar öncesi üniversitedeyim. Müzikle psikolojiyi birleştirme derdindeyim. Bitirme çalışması konusunu ‘’psikolojik rahatsızlıklarda müzikle tedavi’’ olarak seçtim. Türkçe kaynak çok yok hatırlıyorum. İngilizce kitaplar getirttik filan. Onları anlamak ayrı iş neyse bir şekilde hazırladım. O günleri hatırlıyorum. Telaşla hocanın odasına girip teyit almalar… Bir ara poff dediğimi hatırlıyorum. Daha sonra yüksek yapıp üniversitede kalmaya niyet ettim. Bu konu üzerine daha da derinleşmek keyifli olurdu ama işler öyle gitmedi. Bende çok istememişim demek ki negatif bir durumla karşılaşınca pes ettim. Hikaye başka ilerledi ve bugüne geldik.
Yaz başıydı instagramda dolanıyorum karşıma bir reklam çıktı. Müzikle terapi eğitimi yazıyor. Eğitmeni ismen biliyorum dur dedim bakayım. Tatlı biriyle konuştum hızlıca ikna oldum:) Sistem bende böyle çalışıyor. Kalbe inersen hayatın sürprizlerini yakalarsın.
Sonuç olarak yumuşacık bir alana merhaba dedim. Bana göre; müzik diliyle kendini keşfe çıktığın bir farkındalık çalışması. Farklı teknikler var. Bazıları çok eğlenceli:) Kimi zaman dinleyerek ya da çalarak veya söyleyerek uygulanan çoğunlukla aktif bir terapi süreci. Hiçbir müzik bilgisi gerektirmiyor. İçinde tuttuğun neyse özgürce bıraktığın güvenli bir alan orası. Eğitim tamamlandı sizlerle buluşturmak için heyecanlıyım. Doğumdan itibaren bir puzzle veriliyor. Bende onu tamamlamaya çalışıyorum. Bazen parça yerine tam oturuyor sonra devamı gelmiyor. Aa niye öyle oldu diyorum ama görevi bu kadarmış. Puzzlen başka tarafından devam ediyorum. Bakalım bitince ne çıkacak?
Kendi cümlelerimle minicik aktarmaya çalıştım. Biraz gizem bırakalım değil mi? :)
Müzik konuşmadan bile önce vardı. Hissettirdikleri ve düşündürdükleri kimseye anlatamayacak kadar bireysel, bunun yanında herkesi kapsayabilecek kadar evrensel ve her seferinde farklı hisler yaratabilmesi olanağıyla kendini yenileyen bir oluşumdur. Günlük yaşam içinde müziği ve etkisini her yerde yaşıyoruz. Sadece bir saniyeliğine herşeyi bırakıp gözlerimizi kapadığımızda, dışarıdan gelen araba ve korna sesleri, kuş sesleri veya yağmur sesi bile içinde bir melodi barındırıyor. Tabiatın her yerinde büyük bir uyum içinde devam eden ritim ve melodi beraberliği bulunuyor. Vücudumuzdaki sıvıların dolaşımlarının seslerinde de, müziğin ilgi ve ilişkisini gözlemleyebiliriz. Ritim, tüm canlılarda evrenseldir. Çünkü tüm canlılar iç yapılarında, yaşamsal işlevlerini kendi oluşturdukları iç ritim ile yaparlar.
Müzik terapisinin etkinliğini sınamak için uygulanan EEG çalışmaları sonucunda; üzüntü, endişe, korku, mutluluk gibi duyguların farklı dalgalar yarattığı, ve bunun dinlenen müziğin yarattığı hisle paralellik gösterdiği gözlenmiştir. Terapötik müzik endorfin salgısını ve olumlu duyguları artırıp, korkuyu ve kaygıyı azaltır, kalp ritmini düzenler, kan basıncını düşürür, terlemeyi azaltır, kasları gevşetir, nefesi dengeler, bağışık sistemini güçlendirir ve hiperaktiviteyi sakinleştirir. Bunula beraber, hareket reflekslerimizi uyararak uyumlu hareket etmemizi sağlar. Dünyada hem ruhsal hem fiziksel sıkıntılarda bir tedavi yöntemi olarak kullanılan müzik terapisi son yıllarda ülkemizde de kullanılmaya başlandı. https://www.ipe.com.tr/tr/icerik/98/muzik-ile-terapi
Şimdi tanımı ve kısaca tarihi gibi bilgilere geçelim. Bunlar eğitim aldığım yerden kaynaktır.
Müzik terapi; iyileşmek/iyileştirmek için kullanılan müzikal bir müdahaledir. Kendine has bir metodolojisi olan kanıta dayalı tedavi yöntemleri içeren bir tekniktir...
Müzikle terapi ne değildir?
Bir enstrüman ya da vokal beceri kazanacağın müzik dersi değildir. Müzik alt yapısının olması gereken bir terapi yöntemi bir çalışma değildir. Eğlenmek için yapılan bir şey değildir.
Aslı Yunanca olan ve seslerin sanat çerçevesinde düzenlenmesi anlamına gelen müzik kelimesi ile, hastaların bakımı ve iyileştirilmesi için gerekli önlem ve çareleri bulmak anlamını taşıyan “terapi” kelimesinin birlikte kullanılmasından oluşmuştur (Akt, Eren: 2013).
T.C. Sağlık Bakanlığı Geleneksel Tamamlayıcı Tıp Daire Başkanlığı Müzik Terapi Komisyonu 2013 yılında müzik terapiyi şöyle tanımlamaktadır.
“ Birey(ler)in, fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarından herhangi birinin karşılanmasında, müziğin ve müzik uygulamalarının, konusunda ehliyetli profesyonel(ler) aracılığı ile kullanıldığı klinik ve kanıta dayalı geleneksel ve tamamlayıcı Tıp uygulamasıdır.
Müzikle Tedavinin Kısa Tarihi
Müzikle terapi, eski çağlardan günümüze kadar uzanmaktadır. Yazılı kaynaklara, tarihe, mitolojiye baktığımızda müziğin, insanın hayatında olduğunu görürüz. Farklı kültürlere sahip insanlar da, müziğin iyileştirici gücünden yararlanmıştır.
Tıbbın babası sayılan Hipokrat, bazı hastaları tedavileri için ilahilerle tapınağa götürmüştür. Hipokrat’a göre tıbbın diğer vasıtalarının faydasız kaldığı hastalıklarda müziğin denenmesi önemlidir.
Şamanizmde, şamanlar aracılığı ile yapılan dinsel törenlerde kötü ruhların hastaların bedeninden çıkması için tütsü eşliğinde söylenen şarkılar, yapılan müzik, ritim, dans ve müzik psikoterapi niteliğindedir.
Eski Mısır’a göre müzik, sanatların en gizlisidir. İnsanların sezgisinin uyanmasına yardımcı olduğundan her asırda mistik törenlerde müziği kullanmışlardır.
Türklerde en az 6000 yıldan beri süregelen bir müzik tarihinden bahsedilmektedir. Davul, Türklerde en yaygın olan müzik, ilan ve işaret aletidir. Ayrıca çeşitli üflemeli, vurmalı ve yaylı çalgılar tarih boyunca var olmuştur.
İbn-i Sina’ya göre ses, varlığımız için zaruridir. Müzik bestelerini bize hoş gösteren, işitme gücümüz değil, o besteden çeşitli telkinler çıkaran idrak yeteneğimizdir.
Osmanlı Döneminde müzik terapinin, başta Edirne olmak üzere Kayseri, Sivas, Amasya, Manisa ve Bursa’da şifahanelerde uygulandığı bilinmektedir.
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde;“Müziğin insan ruhu üzerindeki olumlu etkisi konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip darüşşifanın hekimbaşısı, hastalarına önce çeşitli müzik makamları dinletiyor, kalp atışlarının hızlanıp ya da yavaşladığına bakıyor, yararlandıkları uygun melodiyi belirliyor ve ondan sonra terapiye başlıyor.” demektedir.
Müzik Terapi Faydaları
Parkinson, İnme, Konuşma Bozukluğu olan hastaların yaşadığı hareket, denge, algı, konuşma ve hatta duygu akışı düzensizliklerinin, doğru müziğin ve ritmin seçilmesiyle büyük oranda hafifletilebilmesi kayda değer bir adım. Çünkü bu sayede müziğin kendi içindeki iniş-çıkışlarını, gerilme ve gevşemelerini ritmik bir senkronizasyonla kinetik hale getirebiliyorlar. Böylelikle otomatik ve keskin hareketler yumuşayarak daha kontrol edilebilir ve akıcı bir hal alıyor.
Müziğin etkilerini ve hastalarıyla yaşadığı deneyimleri kitaplarında sıkça anlatan Nörolog Oliver Sacks’ın hikayeleri ise birbirinden enteresan. Eskiden müzik öğretmeni olan ve Parkinson başlangıcından muzdarip hastası Edith T.’nin yaşadıkları, müziğin kurtarıcı etkilerini gösteriyor bizlere. Parkinson’un etkilerinden dolayı hareketlerindeki doğallığı ve yumuşaklığı kaybederek zarafetini yitiren Edith’in, robot gibi mekanikleşmiş hareketlerinin, sadece müziği hayal etmesiyle bile bir rahatlığa kavuştuğunu; “Sıkışıp, donup kaldığını hissettiği anda kafasında canlandırarak çaldığı müzik ve ritim, onu düz ve donuk resimden dans ederek çıkarabiliyordu” sözleriyle kaleme almış ‘Müzikofili’ kitabında. Bunun sebebi müziği, ritmi hayal etmenin nörolojik açıdan müziği dinlemek kadar etkili olabilmesi.
https://www.acikbeyin.com/iyilestiren-melodiler-muzik-terapi/
Sevgiyle
PB