16 Jul
16Jul

Uzun süredir YouTube videolarıyla yazıları aynı konu üzerine hazırlıyorum. Kimi izlemeyi kimi ise okumayı sever. Pek düşünceliyim:)) İçerik hazırlığı yazıya dönüşüyor oh mis. Bir taşla iki kuş bayılırım. Dışarı çıkacaksam birkaç iş halledeyim. O yanında bu olsun gibi... Daha sonra bu durum, aynı anda tek şey yapamamaya dönüştü. 

Ne var burada yıkıcı eril mi yoksa pasif dişil mi?

Geçen haftanın konusu YouTube videosu da var. İzlemediyseniz bakın derim. Kendini keşfetmek şahane...

Sorunun cevabı yıkıcı eril. Üzerine çalışıyorum. Farkında olarak eylemlerimi yapıyorum. Koşturma enerjisinden uzaklaştım diyebiliriz. Yola devam:)


Bu haftanın YouTube videosu hayat okumasıydı. Günlük yaşantımızın içinde gelen işaretleri nasıl anlarız? Bununla ilgili geçmişte yazı var o yüzden yazıyı yinelemek yerine içimi dökeyim dedim.

Nasıl gidiyor hayat Pelin?

Yürekten bir çok şükür demek lazım. Kolay olmayan süreçlerden geçiyoruz. Ülke olarak ve dünya olarak... Bizim üstümüzde, fark ettiklerimizin ötesinde bir şeyler oluyor. Derinden bir yerden biliyorum ki, iyiye hizmet ediyor. Kalpten ettiğim duayı duyan, bana her yerden mesaj iletmeye çalışan bu güç, bizim kötülüğümüzü ister mi? İstemez. Üzülüyoruz, kızıyoruz... Bizim de yaramıza dokunuyor. Daha sonra neyse merhemimiz sürüyoruz. İyileşiyoruz. Minik bakış açımızla ahkam kesmek yerine farkında olarak hareket etmeliyiz. Böyle düşünüyorum. 

Eskiden, her şey bir illüzyon belki de diye bir cümle okumuştum. Kendi yarattığım dünyayı yorumlayışım... Sana göre hikaye bambaşka olabilir. O zamanlar tam olarak anlayamamıştım. 

-Acı var kaçma içinde otur. Tamam yeter çıkmalısın. 

-Gerçeklerden kaçma. Pembe bulutlarda gezme.

-Haber izleme. Olumsuzluklardan beslenme.

Bunun gibi cümleler kafamda uçuşurdu. Ee ne yapacağım ben?

Geçmiş bitti. Gelecek daha gelmedi tek gerçek şu an. O da senin gözünden başka, yanındakinin gözünden başka... 

Hayat amacım ne peki? Neşe, keyif coşku içinde hayatı yaşamak ve paylaşmak...

O zaman buna uygun hareket edebilirim. Mutluluğumu bulaştırabilirim. Üzgünsem onu da saklamam. Duygularımdan kaçmak yerine içinde otururum. Kalbim beni yönlendirir zaten. Dünyadan bi haber yaşamak değil, temiz kaynaklardan bilgi alıp yoluma devam ederim. Bana iyi geleni en iyi ben bilebilirim. Birçok kaynaktan besleniyoruz. Bunların bizi manipüle etmesine izin vermemek lazım. 

Arada arkadaş ortamında fikir alışverişi yaparız. Sence ne yapayım? bu soru bana gelince tek cevabım vardır. Ruhunun sesini dinle. Bunu pratik ettikçe kendini daha çok duyuyorsun. 


Şimdi o illüzyonu anlıyorum. Dışarıdan gelenlerin bendeki etkisini ve tamamen kendi algımla bağlantılı olduğunu görüyorum. Geçen gün bir çalışmada eğitmen sorular sordu. Seni üzen, sana ... sözleri söyleyen kimdi? Bendim dedim içimden. İsim gelse de benim ne algıladığım asıl mevzu. Geçmiş yaşamlardan ve bu yaşamda üzerime yapışan ya da yapıştırdıklarım... Söyleyen ya da söyleyenler silikleşti. Yara var. Dönüşünce o cümleleri duymuyorsun ya sana söylenmiyor ya da sendeki anlam değişiyor. Nasıl çözerim derseniz cevap belli şamanik şifa seansı ya da yaşam çemberi derim. Kendi alanım olduğu için bunu söylüyorum. Size yakın gelen ne ise onu yapın. 

Burada en hoşuma giden şey de kendime olan yumuşaklığım:) Evet Pelin mevzu içinde. Güzel hadi çalışalım o zaman. Önceden kendimi yerin dibine sokabilirdim. Şu andaki halime şükür... Kendini sevmek ve kendine değer vermek çok kıymetli. Bunu yaptıkça dışarıyla ilişki değişiyor. 

Kendini sevmek deyince yakın zamanda şahane iki eğitime katıldım. Bitkilerin bedenimize şifası üzerineydi. Nasıl güzellikler içinde yaşadığımızın farkında olabilmek iyi geldi. Şifa doğada, şifa müzikte ve şifa içimizde. 

Son olarak hayat, nasıl baktığına ve ne gördüğüne göre değişir. Ben şu ara yazdıklarım gibiyim. Sakin, dinleyen, anlamaya çalışan, özümseyen ve yol alan... Bazen insan canlısıyım bazen ise evden burnumu çıkarmak istemiyorum. Kuralı var mı? Yok. İçinden geldiği gibi...


Sevgiyle

PB

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.