28 Oct
28Oct

Emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusuna “şüphe” denilir. Şüphe, başka insanların iyi niyetli durumlarını da kötüye yorumlayıp işkillenme duygusu da ortaya çıkabilir. Bu da kişiyi karanlığa sürükler. İnsanların birbirlerine olan bağlılıklarını ve sevgiyi yok eder. Bu gölge/karanlık tarafımızdır.

 ‘’Şüphe duygusu insanlarda genelde 3 -18 yaş arasında kendini gösterir. İlk olarak çocuk tuvalet eğitimine başlar ancak anne ve baba bu eğitimi çocuk için adeta bir savaşa dönüştürür. Bu savaş çocukta şüphe ve utanç duygusunun gelişmesine sebep olur. Cezalandırıcı, kısıtlayıcı, aşırı koruyucu anne babalar çocuklarının özgürlüklerini ellerinden alarak onları şüphe ve utanç duyguları yüksek çocuklara dönüştürür. Şüphe duygusunu yaşadıktan sonra çocuk yaşadığı durumlara artık bu gözle bakmaya başlar. İlerleyen yıllarda ailesel, çevresel ve arkadaş ilişkilerinde daha alıngan, kırılgan ve zorlayıcı tavırlar sergilemeye başlar. İnsanların kendisini sevmediğini düşünmeye başlar ilk dönemlerde ve kendini dışarıdan gelen düşüncelere kapatır. Şüpheci kimlik artık çocuğun yapısına iyice yerleşmiştir. Kısacası şüphe durumunun kökenine baktığımızda, duygu bozukluğu, sosyal izolasyon, aile öyküsü, kişiler arasındaki aşırı hassasiyet gibi etmenlerin oldukça etkili olduğunu görüyoruz.’’ Alıntı 

Şüphe bir duygu değil zihnin oyunudur. Önceki yazılarda ve YouTube videolarında bahsettiğim gibi şüphe gölgenin sevdiği bir araçtır. Bende çalışıyor:) Her şey yolunda. Sisteme güveniyorum diyorum. ‘’Bir süre sonra acaba şu mu? Yoksa bu mu?’’ soruları beni ele geçiriyor. Bunun küçüklükten geldiğini fark ettim. Onu kodlamışım. Örneğin sınava girer çıkardım. Babam okuldan almaya gelirdi. Nasıl geçti diye sorardı. İyi geçti derdim. Emin misin? Ya kaydırma yaptıysan diye dalga geçerdi babam. Mükemmel olmak, her şeyi doğru yapma çabası bunlar şüpheyi tetikliyor. Küçükken yanlış bir şey yapıp azar işitmiş olabilirim. Aman doğru olsun ya değilse gibi kaygı cümlelerine dönüşmüş olabilir. Ayrıca ben buradayım merak etme deyip yok olan yakınlarımız. Küçükken bu da olmuştur. Şimdilerde insanlara şüpheyle bakmamıza sebep olabilir. 

Peki suçlu kim? Ya da suçlu var mı? 

Suçlu tabi ki yok. Olayları kendi algı filtremizden geçirip anlam çıkarıyoruz. Beni üzen seni etkilemeyebilir. O yüzden bunları fark edip dönüştürmek mesele. Şüphe yani gölge tarafımız kendince bizi korumak için devreye giriyor. Küçükken canım acımış, ondan tedbir alıyor. İyi de asıl bu beni kötü etkileyen şey. Kimseye güvenmeden bu hayat geçmez bunu kabul edelim. Bizler sosyal varlıklarız o yüzden birlikte sevgiyle yaşamayı bilmeliyiz. Aynı zamanda kaliteli bir yalnızlık anlayışımız da olmalı. En önemlisi yaşama ve kendimize güvenmeyi bilmeliyiz. Geçen pazartesi 5 dklık instagram videosunda eminlikten bahsettim. Emin olmak şüphe etmenin zıttıdır. Işıkla bağlantıda olmaktır. Şu an, an’ın içindeyim ve tek gerçek bu. Geçmiş ve gelecek için kafa yormamızın hiçbir anlamı yok çünkü kontrol bizde değil. Bunu kabul etmemiz gerekiyor. Elinden geleni yapıp bırakabilirsin o kadar. Işığa güvenmeliyiz. O eminlik bizi karanlığa götürmez. Şüphe yok olur gider. Bunu sağlamanın yolu ise uyanık kalmaktır. Önceki yazılarda olan uyanık kalma egzersizlerini tekrar paylaşıyorum. Bunlar Berrak Yurdakul’un paylaşımından alıntıdır. 

Uyanık Kalma Egzersizleri 

  1. Kendini hatırla, kendini izle.
  2. Bedenin duruşunu, ses tonunu ve konuşmanı izle.
  3. Gün sonunda şükran duyduğun 3 şey bul.
  4. Her zilde uyan. Telefon, mesaj sesi, kapı sesi gibi
  5. Her yemekten önce dua et. 
  6. Doğayı fark et. 
  7. Evetleri çoğalt ve her evette uyan.
  8. suyu fark et.
  9. Altında duran ve seni taşıyan dünyayı fark et.
  10. Derin dinleme pratiği yap.
  11. Şefkatli bakışla bak.
  12. Şefkatle dokun.

Sevgiyle

PB

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.